Bir Mevsimin İçinden Konuşmak

Bir Mevsimin İçinden Konuşmak

Yazdıklarımı okuyunca fark ettim, her mevsimden bir parça bırakmışım satırlara. Birkaç yıl öncesine kadar, ağaçların sessizce değişen halleri, yağmurun yeryüzüne usulca dokunuşu ya da güneşin yüzüme vuran sıcaklığı böylesine etkiler miydi beni, bilmiyordum. Meğer insan, bazı şeyleri ne kadar tanıdığını sansa da, onlara başka bir yerden bakmadığında gerçekten anlayamıyormuş.

Bu yıl güneşi çok özlemiştim. Gerçi tam olarak güneşi mi özledim, yoksa güneşli havalarda yapılan o uzun, dingin yürüyüşleri mi, pek ayırt edemiyorum. Belki de ikisinin bir araya geldiği o hali…

Son zamanlarda zihnim bir türlü yerinde durmuyor. Dikkatim dağılıyor; bir düşünceden diğerine savruluyorum. Çalışırken masamda denk gelen bir kâğıda bile dakikalarca dalabiliyorum - sanki dünyayla aramdaki ip kopmuş gibi.

Bak, yine dağıldım.

Zihnim sürekli bir şeylerin peşinde, hep bir düşünce kırıntısına takılı kalıyor. Yalnızca bir kitaba sığınabildiğimde susuyor içimdeki o karmaşık uğultu. Eğer hikâye beni içine almayı kabul ederse, bir süreliğine de olsa sessizlik mümkün olabiliyor.

İşte bu yüzden yaz benim mevsimim. Doğanın içinde uzun uzun yürüyebileceğim, düşüncelerimi olgunlaştırabileceğim ya da belki bir süreliğine onlardan uzaklaşabileceğim bir vakit. Gökyüzünün o derin maviliği, içime nefes gibi doluyor. Ve o maviliğin altında, bir şeylerin yeniden mümkün olduğunu hissediyorum.

Keşif Yapbozu